150 Haddon Ave, Haddon Township, NJ 08108, USA

Tag: abdullah faruki

Abdullah Faruki’nin Tevhid Akidesi

Bu sohbette Abdullah Faruki El Müceddi Hazretlerinin hayatından, özellikle tebliğ anlayışı ve tevhit vurgusu üzerinden detaylı bir şekilde bahsedilmektedir.

Kendisi, İslam’ın özünü oluşturan tevhidin (Allah’ı birleme) kalplerde yerleşmesine çok önem verir. Tevhit sadece “La ilahe illallah” demek değil, hayatın tüm sahte putlardan (ideolojiler, nefis, dünya tutkuları vb.) arındırılması anlamına gelir. Tevhide aykırı davranışlara (örneğin şeyhleri Allah’ın özellikleriyle nitelemek, körü körüne bağlılık) şiddetle karşı çıkar.

Abdullah Faruki, sadece zikir veya ibadet öğretmekle kalmaz, öncelikle insanlara ilim, edep ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetlerine bağlılığı telkin eder. Yaptığı tebliğlerde, başta Kur’an-ı Kerim ve hadisleri kullanır, bunları birebir yaşamak gerektiğini vurgular.

Dünya sevgisinden uzak durmayı, Allah’a tam teslimiyeti ve her şeyin Allah’tan bilinmesini savunur. Helal ve harama çok dikkat eder, en ufak bidatlardan (dine sonradan sokulan şeylerden) sakınır.

Siyasetle ilişkilerde ise samimidir; halkın rahat nefes almasını ister, fakat siyasi liderlere ve sistemlere boyun eğmez. Haksızlık gördüğünde susmaz, doğruları cesaretle dile getirir.

Ömrü boyunca büyük bir tevazu içinde yaşamış, nefsini küçültmüş, Allah’ın büyüklüğünü öne çıkarmıştır. Kendisinin tüm hayatında temel hedef, insanları sadece Allah’a kulluğa çağırmak, tevhidi tam anlamıyla yaşatmaktır.

Yad… Abdullah Faruki El-Müceddidi (k.s.)

Yad… Abdullah Faruki El-Müceddidi (k.s.)

1999 yılı Ramazan ayında ahirete yolcu ettiğimiz Efendimiz Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.)’yi rahmetle ve hasretle anarken; Allah dostlarının hallerini ve makamlarını kendileri gibi o hallere kavuşan bahtiyar kullar idrak edecektir. Günümüzden on bir asır önce yaşamış olan ve tasavvufta söz sahibi sayılan Hâkim et-Tirmizî’nin Allah dostları hakkındaki sözleri rahmetli Efendimiz’in hallerine tercüman olacak türdendir. Umarım bu sözleri okuduğunuzda Cenâb-ı Hakk’ın ne kadar şerefli ve kıymetli kullarıyla tanıştırdığını idrak ederiz.

’Ehlullâh’ın bir kısmı, en yüksek velâyet derecesine sahip olur. Bu kimse, Allah’u Teâlâ’nın kendisini özel dostluğuna seçtiği ve bu yolda kullandığı bir kuldur. O, devamlı Allah ile beraberdir, O’nun himayesinde hareket eder. Allah ile konuşur, Allah ile görür, Allah ile alır, Allah ile verir. Allah’u Teâlâ onunla kullarını terbiye eder. Onun nazarı ile ölü kalpleri diriltir, onu vesile ederek halkı kendi yoluna çevirir. Onunla ilâhî ahlâkı ve adaleti ayakta tutar. Bu kimse devamlı Yüce Rabbini sena ve yüceltmekle meşgul olur. Rasûlullah (s.a.s.) onunla Allah’ın huzurunda övünür, sevinir. Allah onu, nefsini görmekten ve kendisine güvenmekten korur. Bu haliyle onun sözü kalpleri Allah’a bağlar. Görülmesi nefislere şifa verir. Onun bir insana teveccühü ve yakınlığı kötü huyları temizler. O herkese fayda veren bir rahmet bulutudur. Hak ile bâtılın arasını ayırt eder. O sıddıktır, Hak adamıdır. Allah’ın has dostudur, ariftir. İlhama mazhardır.’

Bu makale Dr. Celal Emanet tarafından “Özlenen Rehber” dergisinin 89. sayısı (2010 Ağustos) için yazılmıştır.

×