“Derken onların ardından hayırsız bir nesil türedi ve Kitab onların eline geçti. Ama onlar bu kitabın âyetlerini şu dünyanın geçici ve değersiz geçimliğine değişirler ve tam bir aldanmışlık içinde “Allah’ın sevgili kulları olarak nasıl olsa bağışlanacağız!” derler. Aynı şekilde yine meşrû olmayan bir kazanç zuhur etse onu da almaktan çekinmezler. Peki onlardan, Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair o kitap gereğince sağlam bir söz alınmamış mıydı? Evet, alınmıştı. Üstelik kendileri de kitapta olanları okuyup öğrenmişlerdi. Şunu bilin ki, âhiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” (A’raf Suresi 169. ayet)
Bu âyetin mesajı bütün insanları ve özellikle de Rasulullah (sav)Efendimizden sonra Kur’an’a vâris olan müslümanları yakından ilgilendirmektedir. Zira Allah’ın âyetlerini az bir pahaya satmak, adil olmamak, rüşvet yemek, faiz almak, yolsuzluk yapmak gibi haramlar işleyip sonra da “Nasıl olsa Allah affeder” şeklinde boş kuruntulara kapılmak, sadece yahudilere mahsus bir hastalık değildir. Günümüzde bir takım müslümanların da bu şekilde günahlar işledikleri görülmektedir.
İmam Katâde diyor ki: Evet, Allah’a yemîn olsun ki; kötü kimseler peygamberlerinden, rasûllerinden sonra kitaba vâris olmuşlar; Allah onları vâris kılmış ve onlardan ahid almıştı. Fakat onlar «Dünyanın geçici meta’ını alıyorlar ve: İlerde affedileceğiz, diyorladı.» Allah’a karşı ümitler besliyorlar ve gaflet içinde bununla aldanıyorladı. «Onlara, buna benzer bir dünyalık menfaat gelse onu da alıyorlar.» Hiçbir şey onları diğerinden meşgul edip alıkoymuyor, hiçbir şey onları başka bir şeyden men’etmiyordu. Dünyadan kolaylarına gelen her şeyi yiyorlar ve helâl ya da haram olduğuna hiç aldırmıyorladı.
Çevresinde olan her türlü zulme, adaletsizliğe, yolsuzluk ve ahlaksızlıklara karşı Görmedim, duymadım, söylemedim formunda üç maymunu oynayanlar Allah’ın ayetinden ders çıkartabilmeleri duasıyla…